3 Ağustos 2008 Pazar

Araya dolambaçlar girmesin

Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din!
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;
Kafirlik, müslümanlık neymiş; sevap, günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.

Akıl'la konuşma

Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? dedim;
Biraz keyfetmek için
Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim;
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.

Bilginler

O bilginler ki evrenin özetidirler;
Düşüncelerinin atı göklerde gezer;
İş kavramaya gelinde Senin özünü
Şaşkınlıktan Felek gibi başları döner.

Boş

Dünya "muhdes" mi "kadim" mi diye tartışmak boş:
Ben gittikten sonra ha "muhdes" olmuş ha "kadim"!

Ta baştan gereği düşünülmüş her şeyin
Neden boşuna uğraşır, dertlenir insan?

Kendimi düzeltmeğe nasıl varsın elim:
Senden güzelini yapmak bana mı kalmış!

Özgürlüğe ermiş, sarhoş olmuşuz birlikte.

Niye geldik, niye gidiyoruz?

Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.

Bir yıl dert çekmeden, var mı bir gün sevinen?

Zaman

Yaşamanı akla uydurman gerek,
Ama bilemezsin akla ugun olan nedir;
Bereket, eli çabuktur Zaman Usta'nın,
Başına vura vura sana da öğretir.

Haram işlemeyen müslüman nerde?

İki günde bir somun geçiyorsa eline
Soğuk suyu da olursa bir kırık testide
Niçin kendinden kötüsüne kul olur insan,
Ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?

Müslümanlara şarap haram edilmiştir derler
İçmene bak, haram işlemeyen müslüman nerde?

Tanrı birliği

Tanrı evrenin canı, evrense tek bir beden
Melekler bu bedenin duyuları hep birden
Yerde gökte canlı cansız ne varsa birer uzuv:
Budur Tanrı birliği, boştur başka her söylenen.

Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok;
Öyle bir inci ki bu büyük sır, delen yok;
Herkes aklına eseni söylemiş durmuş,
İşin kaynağına giden yolu bulan yok.

Kimse bilmez

Bulut geçti, göz yaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?

Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün;
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün

Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Kimse bilmez, kimse bilmez.

[Zuhal Olcay'ın söylediği haliyle]

Yüreğini uydur aklına

Kim yüreğini uydurduysa aklına
Bir anını yitirmedi bu dünyada;
Ya Tanrı uğruna emek verdi candan
Ya rahatını aradı buldu şarapta.

Farzet ki üstünde değil altındasın

Madem ki yerin önünde sonunda toprak
Farzet ki üstünde değil altındasın.

Yoksula, yoksulluğa yakın ettin beni;
Dertlere, gurbetlere alıştırdın beni;
Yakıların ancak erer bu mertebeye:
Tanrım, ne hizmet gördün de kayırdın beni?

Kimsenin tuzuna da ekmek banmadım
Ciğerimi kebap edip yemedikçe.

Yaradanın sanatı

Ey kara cübbeli, senin gündüzün gece;
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere.
Onlar Yaradanın sanatı peşindeler:
Senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde.

Ne dünyayı bilir, ne kendini

Rintlerin yolunda kendini unut;
Namazın, orucun kökünü kurut;
Öğütlerin iyisini Hayyam'dan işit:
Şarap iç, yol kesme, yoksulları tut.

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi:
Biri iyinin kötünün aslını bilir,
Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.

Sensiz içtiğimiz su bile haram

Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni tek korkutan.

En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;
İyilik seven kötülük edemez zaten.
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur:
Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.

Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,
Çöpe sor, hep onun içindir dalgalar.

Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam:
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram.

Kölelik

Putların, Kabenin istediği: Kölelik
Çanların, ezanların dilediği: Kölelik
Mihraptı, kiliseydi, tesbihti, salipti:
Nedir hepsinin özlediği? Kölelik.

Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten
Daha güzeldir bir insanı sevindirmen.
Bin kulu azat edenden daha büyüktür
Bir hür insanı iyilikle kul edebilen.

Tekkede, medresede, manastırda, kilisede,
Bir cennet cehennem kaygısıdır sürüp gitmede.
Oysa yüce varlığın sırlarına eren kişi
Bunların tohumunu uğratmaz düşüncesine.

Meyhanede kendini bilenler bulunur;
Bilmeyenleri ayırmak da kolay olur.
Yıkılsın bilgisizlik yuvası medrese:
Ordan kendini bilip de çıkan hiç yoktur.

Güçlü olduğuna inandırdın beni;
Bol bol da verdin bana vereceklerini.
Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim:
Günahlar mı sonsuz, senin rahmetin mi?